Ekosistemlerin bir özelliği olan “nestedness”, yani iç içelik veya yuvalanma, organizasyon içinde etkileşim ağlarının sıklığını ve sağlamlığını ifade eder. Bu sayede ekosistem içindeki nadir türler hayatta kalabilir. İstikrar ve çeşitlilik, ekosistemin bu yuvalanma (nestedness) özelliği ile mümkün olur.
Aileler veya organizasyonlar içinde yuvalanma ve iç içelik özelliği, ancak ilişkisel dayanışma ve bağlılık olursa mümkün olur. Eğer aile ve organizasyonlardaki ilişki görgüsü, bağımlılığı veya bir başınalığı özendiren bir anlayış taşıyor ise yuvalanma özelliği düşüktür. Bu da aile veya organizasyonların dayanıklılığını (resilience) zayıflatır.
Bireyler, bağımlı bir kültürde kendilerini özgür hissedemezler. Dolayısıyla otantik varoluşlarını ortaya koymaktan çekinir ve kendileri olmaktan korkarlar. İlişki kültüründe, bir başına yapmak ve başarmak ödüllendirildiğinde ise, bireyler zayıf görülme korkusuyla bir yetişkin davranışı olan ihtiyaçlarını dile getirmekten kaçınırlar. Bu da sistemde dayanışma olgusunun gelişmesini engeller.
Bu sebeple bağımlılık veya bir başınalığın ödüllendirildiği aile veya kurumsal kültürlerde, sisteme güven gelişmez. Bu yapılarda ilişkilere hep bir tereddütle yaklaşılır. Bireylerin kendilerini güvende hissetmedikleri sistemlerde, hayatta kalma içgüdüleri devreye girdiğinden, sinir sistemleri hep tetiktedir.
Bu tetikte olma hali, bedenin acil durum reaksiyonları vermesine sebep olur ve bireyin sahip olduğu rasyonel düşünme ve muhakeme yeteneği gibi beynin üst düzey işlevlerini devre dışı bırakır. Birey, “savaş ya da kaç” tepkileri gösteren ilkel beynin etkisi altına girer. Bu da ilişkilere ve sistemdeki etkileşim ağlarına gerginlik olarak yansır. Bir yandan sistemdeki gerginlik, diğer yandan üst beyin fonksiyonları sık sık devreden çıkan insanlar topluluğuyla kolektif olarak yol almaya çalışan aile ve organizasyonlar, kriz durumunda dağılma ve çözülme tehlikesi ile karşılaşır. Bu kısır döngü ta ki bir grup insan bilinçlenip sağduyu kullanarak farklı seçimler yapana dek devam eder.
Sistemlerin değişmesi, ancak bir grup insanın yeni fikir ve eğilimlere sahip olması ve buna paralel davranışlar gösterip farklı bir varoluş sergilemesi ile mümkün olur. “Tipping Point” kitabında Malcolm Gladwell fikirlerin, eğilimlerin ve sosyal davranışların toplumda belirli bir eşiği geçtiği an hızla yayılmasından ve toplumsal bir dönüşümü harekete geçirmesinden bahseder. Bir aile ve organizasyonda bağlılık ve dayanışma kültürü oluşması için, bu eşiğin geçilmesine liderlik edecek bir grup insanın, bu doğrultuda fikir ve kavramlara sahip çıkıp tutarlı bir duruş sergilemesi gerekir.
Bu bahsettiğimiz bir grup insanın bir kültür değişimini harekete geçirebilmeleri için, ilk önce kendi sinir sistemlerinin verdiği biyolojik acil durum reaksiyonlarına rağmen, dinginliklerini korumayı ve kendi merkezinde kalabilmeyi öğrenmeleri gerekir. Bu da ancak stres tolerans penceresini arttırıp merkezlenme gücü kazanarak mümkün olur. O zaman kriz karşısında çabuk toparlanıp (resilient), yaratıcı çözümler üretebilir, öz iradelerinin verdiği güçle ilerleyebilir, proaktif ve çevik aksiyonlar alabilirler.
Merkezlenme becerisi edindikleri için, henüz bu becerisini geliştirememiş kişiler tetiklendiğinde dahi onları sakinleştirebilirler, yani birlikte regüle olma yetisini devreye sokarlar. Bu da sistemler içinde yuvalanma (nestedness) özelliğinin gelişmesine katkıda bulunur.
Bu grup merkezlenme yetisini kazandıktan sonra, sistem içindeki bağımlılık veya tek başınalığı özendiren kültürü dönüştürmeye yönelik çalışmalara başlayabilirler. Bu çalışmalar aracılığıyla seçilen bu grup, yeni bir bilinç ve davranış kalıbı oluşturur. Onların bu yeni ilişki ve etkileşim şekilleri, sistemdeki diğer bireylerde de devreye girdikçe kültürde farklılık oluşmaya başlar.
Stres tolerans penceresini geliştiren ve merkezinde olmanın gücünü sergileyen bir grup insanın varlığıyla regüle olmanın destekleyici etkisini deneyimleyen sistem, yuvalanma (nestedness) özelliğini geliştirmeye başlar. Bu süreçte bağlılık ve dayanışma kültürü geliştirildikçe, yuvalanma (nestedness) daha da sağlamlaşır ve tüm sistemin dayanıklılığının (resilience) artmasını mümkün kılar.
Comments