
Bilinçli seçimler yapmaya başladığımda, 70-80'li yılların ruhuna uygun olarak ekonomik özgürlüğe sahip bir iş kadını olmayı kafama koydum. Mutluluğu bu şekilde yakalayacağıma inandım.
Zorluklar baş gösterince gene 90'ların ruhuna uygun olarak, çözümü kendimi geliştirmekte aradım. İlişkilerde mutlu olmak için iletişimin nasıl olması gerektiği, iş yaşamında liderlik sanatı ve içsel özgürlük üzerine okumalar yaptım. Bana uygun olanı bulmak için, okuduğum her öneriyi elbise gibi giyip çıkardım. Kendimle çalışırken, davranış değişikliğine gitmek istediğim noktalarda bir çok rol modelim ve değerli öğretmenim oldu.
Bu süreçte istediğim gibi bir iş kurarak hayal ettiğim noktaya gelmiş olmama rağmen hayalini kurduğum mutluluğa ulaşamayınca anladım ki; ben o zamana kadar mutluluğu çevremin ve ailemin öğretileri çerçevesinde tanımlamışım. O gün tüm koşullanmışlıklarımdan arınmak ve içsel özgürlüğümü kazanmak için yepyeni bir yolculuğa çıkmaya karar verdim.
Yapmak yerine “olmak” hayatımda önem kazandı. Meditasyon yapmaya başladım. “Şimdi ve burada” ne hissettiğimi ve ne düşündüğümü araştırmanın ve deneyimlemenin hazzını yaşadım. Yeni bir dünyaya kapı açmak ve iç dünyamın derinliğine dalmak heyecan verici geldi… Burada aradığım tüm cevapları ve mutluluğu bulacağımdan emindim. İlişkilerimde şeffaf ve samimi olmanın, anlamlı bir iş yapmanın, şükür ve dua etmenin mutluluğu getireceği bilgisiyle beslendim.
Beni en çok etkileyen öğretilerden biri; bilinç dışı karanlığımızda sadece acı veren anılar, korku ve nefret gibi zorlu duygular değil, aynı zamanda özden gelen kaynakların da olduğu gerçeği idi. Bu bir içsel madendi ve onu parlatmak için o bilinmez karanlığa dalmanın önemli olduğuna karar verdim. Bir madenci gibi kendimle çalışarak, karanlıkta kalan özümü her geçen gün ortaya çıkarmak beni çok etkiliyordu. O günden beri çalışmalarımı farklılaştırıyor, derinleştiriyorum. Bu yolculukta çok etkili yöntemlerle tanıştım. En etkililerinden biri ise bedenin de dahil olduğu core energetics çalışmaları oldu.
Yaşamımda zorluklar baş gösterdiğinde, kimi durumlarda donup kaçan bir insandım. Zihnimin kaosu içinde savrulmak işimi iyice zorlaştırıyordu. Budistlerin “maymun zihin" dedikleri sendroma giriyordum. Karşımdaki zorlukla başa çıkmak için adeta bir daldan diğerine atlar buluyordum kendimi… Sakinleşip meseleye sağ duyu ile bakmak zor oluyordu. Core energetics sayesinde bedenim ile çalışmak bana asıl zorluğun herhangi bir durum karşısında içimde tetiklenen duyguya eşlik etmek ve onunla birlike var olmak olduğunu gösterdi. Bedenim ile temas kurumak, duygularıma eşlik etmemi kolaylaştırdı.
Duygular ise her zaman pozitif yüklü gelmiyordu. İçimde uyanan korkuyu ve dehşeti, öfkeyi ve nefreti, bedenimle ifade edebilmeyi öğrendim. Böylece bu duyguları hissetmemek için kendimi fiziksel olarak kasmaya harcadığım enerjiyi, yaşam enerjisi olarak geri kazandım. Bedenim rahatladı ve içimde uyanan duygulara daha kolay ev sahipliği yapar oldu. Tüm duygularımın insan olmanın bir parçası olduğunu kabul ettim. Duyguları sözel olarak ifade etmem kolaylaştı. Kendime güvenim arttı. İlişkilerimde daha spontan ve akıcı oldum. Kendi yaşam enerjimi ve bedenselleşmiş varoluşumu deneyimlemek (embodied presence) bana tatlı bir haz duygusu verir oldu.
Bugün geriye dönüp baktığımda yola çıkarken kendim için öngördüğüm ve beni mutlu edeceğine inandığım hedeflere ulaşmadım. Ama çalışmalarım neticesinde mutluluk tanımım değişti. Derin bir tatmin duygusunun, mutluluktan daha önce geldiğini anladım. Tatmin olma deneyiminin ise ancak özgün bir varoluş (presence) tecrübesi ile mümkün olacağını gördüm. Kendi varoluşumu hissetmek, bu sayede hayatın kaynağı ve kendisi ile temasta olmak, bu bilinç seviyesini başkalarıyla paylaşmak yaşam amacım oldu!